7 Mart 2014 Cuma

Doları Sev Yeşili Koru...

Benim geldiğim yerde çok büyük olaylar oluyordu. Kimilerinin “üç beş ağaç için…” dediği olaylar tüm ülkeyi sarıyordu. Gösteriler, ölümler,  dumanlar  ve duran adamlar vardı… Sonra olaylar duruldu. Derin bir sessizlik ve bekleyişin hakim olduğu her ortamda durum değerlendirmesi yapılıyordu. Gelecekten kaygılanmaların arttığı dönemlerdi ve benim geleceklerinden sorumlu olduğum çocuklarım vardı. Kime sorsam ”Bu devirde gelecek için en iyi yatırım arsa” diyordu. Yaşadığım şehrin yavaş yavaş betonlaştığı dönemlerdi. Üstelik kime sorsam “Doğayı seviyorum” diyordu. Televizyonda seyrek sakallı genç bir çocuk üniformalılarca linç ediliyordu.  Kime sorsam izliyordu. Herkeste, dağ başında da olsa bir arsa kapma telaşı vardı. Olur ya duble yol geçerdi, imar çıkardı, ne güzel hayallerdi… Gizli ve ayıp niyetler, Hobi Bahçelerinde toprak altına gömülüyordu… Ta ki inşaat için gelen makinenin kepçesine takılana dek… Velhasıl  yaşadığım şehirde doğa, üniformasızlarca elbirliği içinde linç ediliyordu, yeni gençlerin linç edileceği yeni sokaklar yaratmak için. Tüm bu ikiyüzlülüğümüzden utandığım bir anda kirli bir kabustan uyandım. Yarı yorgun yarı uykulu yarı terli…