Sevgili forum Rest Makamı,
Benim sorunum kullandığım beyinle ilgili. Beynimin arızalarının ardı arkası kesilmiyor. En son Düşünceler arası otomatik geçiş sistemi (IIATS) arızası verdi. Ve tamir masrafları çok para tutacağı için elimden de bir şey gelmiyor.
Su an kullanmakta oldugum beyni 2005 yılında ikinci el olarak aldım. İnternette gördüğüm ilanı hala saklıyorum;
Doktordan satılık beyin.
Bir üst modele geçeceğimden satıyorum. Beyin ilk sahibinden satılık olup emsallerine göre full + fulldur. Sigara icilmemistir. Herhangi bir sarsıntısı ya da çiziği yoktur. Kapalı kutusundan hiç cikarilmamistir. Veri girişleri için optik düzenekler ve ses sistemleri kullanilmistir. Üzerinde fabrika çıkışına ilave, iki yabancı dil ve tip diplamasi bulunmaktadır. Ek donanimlar ruhsata islidir. Fiyata bunlar da dahildir.
Az da olsa pazarlık payı vardır.
Emsal nitelikte sanatçı ya da sarhoş beyni ile takas kabul edilir.
Beynimi aslında severek almıştım. Aldığım doktor iyi birine benziyordu ve model yükseltmek için sattığını söylüyordu. Ancak o zaman dikkat etmediğim fakat sonradan çok kafa yordugum bir ayrıntı vardı. Adam hem bir üst modele gecmek için beynini sattığını söylüyordu hem de sanatçı ya da sarhoş beyni ile takas edebileceğini belirtiyordu. Bunun sebebini yıllar geçtikçe anladım. Aslında adam beyninden bir sekilde kurtulmak istiyordu.
Neyse, beyni yeni aldığımda çok mutlu olmuştum. Daha önce de beyinlerimiz olmuştu ama bu kendi aldığım ilk beyindi. Üstelik özellikleri de çoktu. Neticede bir doktor beyniydi. ilk zamanlarda beyinden, belli belirsiz uğultu seklinde sürekli bir surtunme sesi geliyordu ama ilk kullanıcısı olmadığım için bu sesi doğal bir ses olarak kabul ettim ve önemsemedim.
Ben iyi bir kullaniciyimdir. Beyne elimden geldigince temiz baktim. Sik sik yikatiyordum. Yillar sonra bir Servis calisandan beyin yakamanin ne kadar zararli oldugunu ogrenene kadar beynimi Duzenli bicimde yikattim. Önceki sahibinin de önerileri doğrultusunda Depresif havalarda kullanmamaya çalıştım. Telaşlı günlerde ise düşük devirde kullanıyordum. Baskalarının beynimi denemesine bile izin vermiyordum.
Ancak yeni beynimle mutluluğum pek uzun sürmedi. İlk önce " Sol Bilgisayarında " arıza belirdi. İlk arıza olduğu için çok üzgundum ancak arkadaslarım beni teselli etmeyi başardı. Neticede sol bilgisayarı hayati bir parça degildi ve üstelik ülkelemdeki beyinlerin neredeyse yarısında sol bilgisayarı yoktu. Gittikleri yönü ve gelecegi "sag duyuları" ile tahmin etmeye çalışıyorlardı. Ancak sorun benim gözümde günden güne büyümeye başlamıştı. Öyle ki, sol bilgisayarının hiç olmaması bozuk olmasından bence daha iyiydi. Zira, göstergeler normale göre sagda kalıyordu. Sag egimli yollardaki dönemeçlerden dönerken beynim zorlanmıyor ancak sol eğilimli yollarda biraz sarsıntı ve vuruntu yapıyordu. Arkadaslarım daha rahat olur diyerek sag eğilimli yolları tercih etmemi söyledilerse de neticede bu yollar bana ters kalıyordu ve yolumu uzatıyordu. Sonuçta "etkili servise" gitmeye karar verdim. Etkili servis ustası sorunu hemen anladı. Zaten bu sorun ülkemizde çok sık karşılaşılan bir durummus. Ülkemizde üretilen beyinlerin sol bilgisayar ayarları ve referans aralığı, ulkemiz sartlarinda daha uzun dayansın diye normalde olması gerekenden daha saga ayarlamıyormuş. Avrupa beyinlerdeki ayarlar bizimkilere göre oldukça solda imiş. Beyin yikatmak ise koruyucu tolerans tabakasinin asinmasina sebep oluyormus. Sarsinti ve vuruntularin sebebi buymus. Neyse usta ibreyi biraz sola çekti, tolerans tabakasini besledi ve sorunu halletti. Sonrasında ne sarsıntı ne vuruntu. Bir daha benzer sorun yasamadım. Allah ustadan razı olsun.
O kışın zor geçmesine rağmen beynimle ilgili herhangi bir sorun yasamadım. Ancak bahar döneminde havalar ısınmaya başlayınca, ilk bastan beri duydugum sürtünme sesi artmaya başladı. Uğultunun arttığı dönemlerde rolanti seviyesi de yükseliyor, kullanmadığım zamanlarda bile beyin bir türlü istirahat fazına geçemiyordu. Biraz devirli kullanınca ve fazla gaz verilince ise hemen hararet yapıyor ve obsesyon lambası yanıyordu. Bir müddet başka işlerle ilgilenince lamba sönüyordu. Beynimde mekanik bir ariza oldugunu farkettim ve tabi ki soluğu yine Etkili Serviste aldım. Usta beynimi muayene etti ancak ilk basta pek birsey bulamadı. Sonra bir makineye bağladı. Uzun uğraşlar sonunda " müşir arızası var bu beyinde "dedi. " bu beyne sonradan tip diplomasi eklenmiş. Diploma ağır olduğu için zamanla bel vermiş ve "Diren Balatalarini " asindirmis. Beynin ise diren balatalari asindigi için özellikle devirli kullanımlara direnme gücünü düşmüş. Hareret arttıkça müşir (sensör) " karşılanmamış sorumluluk hissi" arızası veriyormuş ve obsesyon lambası yanıyormuş. Neyse usta " Diren Balatalarini" yeniledi, sorumluluk seviyesini ve basıncını yeniden ayarladı ve beyin sıvısına " antikriz" ve beyin rahatlatıcı bir alkol solusyonu olan " Birahatol" karıştırdı. Ama benden de epey para aldı. Neyse paralar ustaya helâli hoş olsun. Aynı sorunu bir daha yasamadım. En sıcak ve bozuk havalarda bile rolanti ibresi yerinden bile oynamıyordu. Sallana sallana yoluma devam ediyordum.
Yine bir müddet beynimle hiç sorun yasamadım. beynime karsı zedelenmiş güven duygum da düzeliyor gibiydi. Sorunsuz gecen yazdan sonra kıs donemi için beynime bakım bile yaptırdım. Daha dayanikli ve uzun omurlu olsun diye beynime spor paketi eklettim.
O kıs yazın rehavetinden çabuk siyrilmistim çünkü kıs çok ağır bir tempoyla gelmişti. Dolayısıyla beynime biraz fazla yüklenmek zorunda kalacaktım. Ama sorun yoktu çünkü spor paketine güveniyordum. Ancak sonuc hiç de beklediğim gibi olmadı. Beynimin kendinden kararan umutları devreye giriverdi. Yine ve yeni bir mekanik sorun mu vardı. Bir müddet idare ettim. Aslında görünürde pek sorun yoktu. Ancak turbo olur olmaz yerde devreye giriyor, beynim kendini olur olmaz yere yoruyordu. İsin tuhaf yani, bu gereksiz performans artısı, zaman zaman hoşuma da gidiyordu. Bu durumu hemen kendime gore kullandim. Baskalarının pek yanasmadigi sorunlarda bendeniz beynimi hiç şüphe duymadan kullanıyordum. Bu bende garip bir kahramanlik ve sarhosluk hissi uyandiriyordu. Ama bu yapay sarhoşluk hissi pek uzun sürmedi. Bir gün dik bir sorunu tam gaz tirmanirken, birden boguk bir patlama sesi duydum ve beynim çekişten düştü. Hayda, bu sefer ne olmuştu. Hemen kenara çektim. Tabi doğru Etkili Servise.
Serviste yine detaylı bir inceleme yaptılar. Usta yine yanıma geldi. " konvektor arızası" dedi. " konvektor epeydir tikaliymis, bu sebepten beyin eşdost gazini tahliye edemiyormus ve boğuluyormuş. Sonunda konvektor iflas etmiş ve patlamış. Beyin de kendini kilitlemiş. " ustaya teşekkür ettim ancak konvektorun ne olduğunu ne ise yaradığını bilmediğimi söyledim. Usta açıkladı :
" konvektor, biriken zararlı eşdost gazını zararsız hale dönüştürerek dışarı atılmasını saglar. Sağlıklı bir beyin için bu sistem gereklidir. Aksi halde beyinde biriken zararlı eşdost gazı, gereksiz kahramanlık hissi uyandırır ve turbo gereksiz yere devreye girer. Hem turbo hem beyin olması gerekenden çabuk yıpranır. "
Usta sıfır bir konvektorun çok pahalıya mal olacağını onun için konvektoru tamamen iptal etmek istediğini söyledi. Ben ustaya, zararlı eşdost gazlarının ne olacağını sorduğumda bana çok bir seyin değişmeyeceğini, sadece Eşdost Gazı Emisyon degerlerinin normalden biraz yüksek çıkacağını söyledi. Zaten öğrendiğime göre beyinlerinde ek performans artısı için bazilari gelip sağlam konvektorleri bile sokturtuyormus. Neyse usta konvektoru iptal etti, ve yerine eşdost gürültüsü beni ve cevreyi rahatsız etmesin diye eşdost borusuna sağlam bir susturucu taktı ve sorunu cozdu. Ustaya döktüğüm paraları yine helal ettim.
Beynimim durmadan sorun çıkarması beni biktiriyordu ve beynimi satma düşüncesi ilk defa belirmeye başlamıştı. Ama bu düşüncemden kısa zamanda vazgeçtim. Çünkü iyi kötü beynime alışmıştım ve hatırı sayılır sorunları yine epey masraf yaparak halletmiştim. Ancak karşılaştığım son sorun aklımı hayli karıştırdı.
Son sorunum IIATS (türkce açılımı, düşünceler arası otomatik geçiş sistemi) arızası. Bu arızanın giderilmesi için beynin kapalı kutusundan cikarilip fabrikaya gönderilmesi gerekiyormuş. Ancak bu zor bir işlemmis ve isler yolunda gitmezse beyin perte bile çıkabilirmiş. Hiçbir şey olmasa bile arkadaslarım kapalı kutu bir kez açılınca beynin degerinin düşeceğini, beynimin elimde kalacağını söylüyorlar. İnternetten araştırdım ve biraz bilgi topladım. Bu Yavaş Salınımlı Sıkıntı kategorisine Giren bir arizaymis.
Şimdi forumunuzdaki arkadaslardan yardım bekliyorum.
Sizce, kapalı kutusunu actirip beynimi, tamire mı göndereyim (Çok pahalı ve riskli, ama başarılı olursa neredeyse sıfır ayarında bir beynim olacak), yoksa bu sorundan hiç bahsetmeden allayip pullayip, alıcıyı kandirip internette satışa mı çıkarayım. (Neticede alıcısı mutlaka çıkacaktır çünkü donanımlı bir doktor beyni.)
Yardımlarınızı bekliyorum. Çok sıkıştım lütfen yardımcı olun.
Saygılarımla
Akşamaltı Suçüstü
14 Temmuz 2011 Perşembe
7 Temmuz 2011 Perşembe
Prasa
Yoksa en yakın arkadaşım İnternet Trollü mü? :D
Evet internet kendi tehlikesini yaratmaya devam ediyor. Forum ve bloglarda aslında onları görüyoruz da isminin konduğunu ben bilmiyordum. Akşam saatlerinde ntvmsnbc' de gezinirken gördüm ve ekledim Vikipedi ve birçok diğer internet sitesi tanımlamışlar bu karakteri; kaçınılması ve kulak asılmaması gereken tipler olduklarını söylemişler.
İnternet Trolleri, hep gördüğümüz sağa sola hırsla sataşmaktan asla vazgeçmeyen, yersiz eleştiren ve yöntemleri kötüye kullanan tiplermiş. Portre mükemmel olmuş. ( orjinali Getsatisfaction.com )
İnternet Trolleri, hep gördüğümüz sağa sola hırsla sataşmaktan asla vazgeçmeyen, yersiz eleştiren ve yöntemleri kötüye kullanan tiplermiş. Portre mükemmel olmuş. ( orjinali Getsatisfaction.com )
Mecasa
kafanıza göre iş yapmayın ne demek?
evveli gün açılan blogumuza hiç yazı yazılmayınca ben de oturdum, efkarlandım , bir şeyler yazayım dedim.kafanıza göre iş yapmayın ne demek?
kafanıza göre iş yapmayın aslında varoluşun temel sloganıdır. varoluşun temel sloganı "çelişkidir". ezen ile ezilenin, sermaye ile emeğin, hoca ile asistanın, tavuk ile horozun, hürrem ile mahid-evran'ın çelişkisidir bu. tabi ki bu çelişkiyi spartakist-marksist gelenekle ele almak gerekir. "
kafanıza göre iş yapmayın aslında buyurana değil, bilakis buyurulana dikkat çekmek ister. asla bir emir değildir, bir korkutma, sindirme değildir. "gün olur devran döner horoz domalır tavuk gömer" misalinden yola çıkarak ezilenden yana emeğin dostu asistanın yoldaşıdır. sadece tavuk sadece horoz değil bazen ikisi arasında birşey olunabileceğine de inanır. O sultan süleyman ormanda hürrem ile sevişirken; balkondan ağlayan mahide evranın omzundadir başı.
işte bu minvalde örnekler çoğaltılabilir;ANCAK YETMEZ AMA EVET diyenlere de KAFANIZA GÖRE İŞ YAPMAYIN denir.
kafanıza göre iş yapmayın aslında varoluşun temel sloganıdır. varoluşun temel sloganı "çelişkidir". ezen ile ezilenin, sermaye ile emeğin, hoca ile asistanın, tavuk ile horozun, hürrem ile mahid-evran'ın çelişkisidir bu. tabi ki bu çelişkiyi spartakist-marksist gelenekle ele almak gerekir. "
kafanıza göre iş yapmayın aslında buyurana değil, bilakis buyurulana dikkat çekmek ister. asla bir emir değildir, bir korkutma, sindirme değildir. "gün olur devran döner horoz domalır tavuk gömer" misalinden yola çıkarak ezilenden yana emeğin dostu asistanın yoldaşıdır. sadece tavuk sadece horoz değil bazen ikisi arasında birşey olunabileceğine de inanır. O sultan süleyman ormanda hürrem ile sevişirken; balkondan ağlayan mahide evranın omzundadir başı.
işte bu minvalde örnekler çoğaltılabilir;ANCAK YETMEZ AMA EVET diyenlere de KAFANIZA GÖRE İŞ YAPMAYIN denir.
Prasa
Spielberg' i ağlatan Türk Science-Fiction : Contorium
Türkiye' nin kullanılmamış veya kullanıldırılmayan yeraltı zenginlikleri zaman zaman gündeme gelmekte, ama bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştığı video kadar hiçbiri ilginç gelmedi. İddialar Contorium olarak adlandırılan ve batılı devletler tarafından bilinmesini engellemek amaçıyla periyodik cetvele alınmayan , Con olarak kısaltılan bir element üzerinden işleniyor. Elementin sadece İstanbul boğazının derinlerinde bulunması, iyi radyasyon olarak bilinmesi, nükleer santrale gerek kalmadan büyük miktarlarda enerji kaynağı salabilmesi ve toplam değerinin hatırladığım kadarıyla 250 trilyon dolar olduğundan bahsediliyor. Bir Rus olan Mendeleyev tarafından bulunan element farkedilmemesi için periyodik cetvelde 90 olan kütle numarası yerine Torium' un getirilmesi. ABD' nin de Türkler farketmesin diye tam bir küresel oyun oynadığından bahsediliyor. Microsoft yazılımlarında con kısaltmalı klasörler açılamadığının ve milli eğitim bakanlığı müfredatına Amerikalılar tarafından sokulan aynı atom numarasına sahip iki element olamayacağını kanıt olarak gösteriyor.
İddialar bununla da bitmemekte Marmaray ve 3. boğaz köprüleri ihalelerinin yabancılara verilmesi ve uluslararası anlaşmalar gereği olarak köprü gibi kazı çalışmalarında elde edilen toprağın firmalara ait olacağı, yabancı ülkelerinde böylelikle kolayca bu elemente ulaşılabileceği öne sürülmekte. Boğazda yabancılar tarafından alınana yalılar ve bunlara türklerin girememesi yapılan gizli kazılardan bahsediliyor.
Sanki bunlar tanıdık diyerek bir arama yaptığımda aslında Boğaziçi öğrencisi tarafından kurgulanan bir şaka olduğunu öğrendim ve çok güldüm ( tabi buda bir küresel oyun değilse güzel ülkem üzerinde oynanan :D )
Ne düşünüyorum biliyormusunuz? Spielberg bunlar üzerine ağlamış ve " Türkler, onları oyalamak için yıllarca yaptığımız bilim-kurgu senaryoları arasından gerçeği cımbızla çekebildi" demiş.
İddialar bununla da bitmemekte Marmaray ve 3. boğaz köprüleri ihalelerinin yabancılara verilmesi ve uluslararası anlaşmalar gereği olarak köprü gibi kazı çalışmalarında elde edilen toprağın firmalara ait olacağı, yabancı ülkelerinde böylelikle kolayca bu elemente ulaşılabileceği öne sürülmekte. Boğazda yabancılar tarafından alınana yalılar ve bunlara türklerin girememesi yapılan gizli kazılardan bahsediliyor.
Sanki bunlar tanıdık diyerek bir arama yaptığımda aslında Boğaziçi öğrencisi tarafından kurgulanan bir şaka olduğunu öğrendim ve çok güldüm ( tabi buda bir küresel oyun değilse güzel ülkem üzerinde oynanan :D )
Ne düşünüyorum biliyormusunuz? Spielberg bunlar üzerine ağlamış ve " Türkler, onları oyalamak için yıllarca yaptığımız bilim-kurgu senaryoları arasından gerçeği cımbızla çekebildi" demiş.
Prasa
İyi bir hacker’san, ismini herkes bilir. Ama büyük bir hacker’san kimse kim olduğunu bilmez
Sony' nin en güvenli olarak belirttiği PS oyun konsolunun çoklu ortam modülü olan playstation network, yaklaşık iki haftadır sonradan Sony tarafından da kabul edilen oyuncu bilgilerinin ve kredi kart bilgilerine ulaşılabilecek kadar önemli bir hacker saldırısı sonucu kapalı tutulmakta. Sony sistemi yeniden kurarak yeniden kullanıma sokacağını belirtse de, ilk etapta Anonymous isimli hacker grubunu aşırı trafik oluşturarak serverları aşırı yükleme yoluyla devre dışı bıraktığı nedeniyle suçlamakta. Ancak grup kullanıcıların bilgilerinin çalınmasıyla ilgilerinin olmadıklarını belirtmekte. Olayın sorumluları bulunamaması ise akla hackerlar için kullanılan şu sözü akla getirmekte " İyi bir hacker’san, ismini herkes bilir. Ama büyük bir hacker’san kimse kim olduğunu bilmez".
Kişilerin banka hesaplarına kadar girerek para elde etmeye yönelik girişimler yeni olmamakla birlikte, akla belki de ilk olarak Rus hacker Vladimir Levin' i getirmekte . 1995 yılında Rusya'da evinden Amerika' daki Citibank hesaplarına girerek 10 milyon doların kaybolmasına sebep oldu. Lüks yaşamı Londra'da İnterpol tarafından yakalanmasıyla son buldu.
Kişilerin banka hesaplarına kadar girerek para elde etmeye yönelik girişimler yeni olmamakla birlikte, akla belki de ilk olarak Rus hacker Vladimir Levin' i getirmekte . 1995 yılında Rusya'da evinden Amerika' daki Citibank hesaplarına girerek 10 milyon doların kaybolmasına sebep oldu. Lüks yaşamı Londra'da İnterpol tarafından yakalanmasıyla son buldu.
Welvele
Anakin Skywalker, neo ve isa üzerine bir laklak
Anakin skywalker’in babasının belli olmaması -hatta yanlış hatırlamıyorsam- annesinin nasıl gebe kaldığı bile mechul olması İsa'ya bir atıf mıdır bilemem.
Ama daha görülür görülmez Qui-Gon Jinn tarafından seçilmiş kişi olarak adlandırılması ve diğer büyük jedi'lerce de bunun böyle kabul edilmesi ilginç değil midir.. ona gücün dengeliyicisi denmiştir. zaten Anakin hangi tarafa geçse o taraf kazanıyordu.. En son episode 6 da oğlunun ölümünü engellemek için imparatoru öldürüp içindeki gücü uyandırdı..ve iyilik kazandı.
Episode 3’te kötü tarafa geçtikten sonra obi wan kenobi tarafından bacakları ve kesilmemiş diğer eli de kesilip bütün vucudu yandı. Adeta öldü. Ama sonra imparator tarafından yeniden diriltildi.. isa gibi 1. diriliş.. asıl önemlisi de en sahnede gücün tarafına geçip ne ölüm ile hayat arasında bir yerde kendini gösteriyordu Yoda ve Kenobi ile aynı karede. 2.diriliş. isa da kıyameti beklemek üzere göğe yükseliyordu..
Matrix'te Neo da isaya bir atıftı sanki. o da seçilmiş kişi idi. morfeus, Neo'yu görür görmez insanlığı kurtaracak kişi anladı. Onunda annesi-babası hakkında hiç bilgi yok.. ilk filmde ölümden sonra hani kurşunlar göğsünü parçalayıp son kalp atışından sonra hayata yeniden dönüyordu.. 1. diriliş..O da isa gibi uçmaya başladı.. O da revelations da sonunda güç gibi bir şeyle kayboluyordu.. öldü ama ne öldüğünü ne yaşadığını anladık.. sanki 2. diriliş.
isanın öldürülmesi ve sonra tekrar dünyaya inmesi ve sonra kaybolup göğe çıkmasına benzer şeyler falan filan
asıl demek istediğim şeye gelince hristiyanlıkta hatta islamiyette isanın yeniden 3. defa ineceği o kıyamet gününe inancı düşünürsek matrix'in 4. üncüsünün çekilmesi ve star wars'ın 7 8 hatta 9. episode'larının çekilmesini beklemek benim en tabi hakkım..
filmleri çekenler isa'ya atıfta bulunduğunu varsayıyorum..
Ama daha görülür görülmez Qui-Gon Jinn tarafından seçilmiş kişi olarak adlandırılması ve diğer büyük jedi'lerce de bunun böyle kabul edilmesi ilginç değil midir.. ona gücün dengeliyicisi denmiştir. zaten Anakin hangi tarafa geçse o taraf kazanıyordu.. En son episode 6 da oğlunun ölümünü engellemek için imparatoru öldürüp içindeki gücü uyandırdı..ve iyilik kazandı.
Episode 3’te kötü tarafa geçtikten sonra obi wan kenobi tarafından bacakları ve kesilmemiş diğer eli de kesilip bütün vucudu yandı. Adeta öldü. Ama sonra imparator tarafından yeniden diriltildi.. isa gibi 1. diriliş.. asıl önemlisi de en sahnede gücün tarafına geçip ne ölüm ile hayat arasında bir yerde kendini gösteriyordu Yoda ve Kenobi ile aynı karede. 2.diriliş. isa da kıyameti beklemek üzere göğe yükseliyordu..
Matrix'te Neo da isaya bir atıftı sanki. o da seçilmiş kişi idi. morfeus, Neo'yu görür görmez insanlığı kurtaracak kişi anladı. Onunda annesi-babası hakkında hiç bilgi yok.. ilk filmde ölümden sonra hani kurşunlar göğsünü parçalayıp son kalp atışından sonra hayata yeniden dönüyordu.. 1. diriliş..O da isa gibi uçmaya başladı.. O da revelations da sonunda güç gibi bir şeyle kayboluyordu.. öldü ama ne öldüğünü ne yaşadığını anladık.. sanki 2. diriliş.
isanın öldürülmesi ve sonra tekrar dünyaya inmesi ve sonra kaybolup göğe çıkmasına benzer şeyler falan filan
asıl demek istediğim şeye gelince hristiyanlıkta hatta islamiyette isanın yeniden 3. defa ineceği o kıyamet gününe inancı düşünürsek matrix'in 4. üncüsünün çekilmesi ve star wars'ın 7 8 hatta 9. episode'larının çekilmesini beklemek benim en tabi hakkım..
filmleri çekenler isa'ya atıfta bulunduğunu varsayıyorum..
Hayattaki en çıplak gerçeklik
Hayat erkekler tuvaletinde anlam bulur. Çünkü orası sıfır noktasıdır ve çünkü gerçek sen ancak oradasındır. Ve çünkü sen oradayken,geçerli tek soru senin ya da başkalarının ne kadar büyük olduğu ile değil, seninkinin ne kadar büyük olduğudur. Yanyana işediğin adamın patronu olabilirsin, ya da yanındakinden daha yakışıklı olabilirsin. Senin son model lüks aracınla geldiğin yere o belediye otobüsü ile gelmiş de olabilir. Ancak sıfır noktasında aklında hep o aynı soru belirir;" Benimki mi büyük yoksa onunki mi ?"
Ve eğer seninki gerçekten küçükse ya da ortalamanın üzerinde olmadığını biliyorsan, işte o zaman sahip olduğun bütün o değerli, lüks ve büyük şeylerin, makamın servetin değeri bir anda uçup gider. istersen yanında padişah fermanı taşı...
İşte kendini, en özgüvenden uzak, en korkak, en savunmasız ve en aşağılık, en iyi ihtimalle sıradan biri gibi hissettiğin o yer sıfır noktasıdır.
Orası er meydanıdır, orada söz olmaz. Bütün erler bunu böyle bilir.
Erkekler binlerce yıldır her sabah hep aynı gerçeklikle yüzleştiler. Mağara adamları, yerliler, firavunlar, şövalyeler, rahipler ve diğerleri... Ve tabiki sen...
Komplekslerin çıkış noktası,sonsuz bir merak, erkekliğin itici gücü, küçüklük hissini maskelemek için geliştirilen savunma mekanizmaları, özgüven eksikliğinin getirdiği saldırganlık ve bastırma içgüdüsü, şiddet, şüphenin kurbanı talihsiz kadınlar,belirsizliğin verdiği kronik huzursuzluk ve yalnızlaşma, bir şekilde kendini gösterme çabaları...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)